Translasyonel Tıp alanı, biyomedikal ve ilgili bilimlerin veya disiplinlerin tüm yelpazesinde yer alan çok sayıda araştırmacıyı kapsamaktadır. Bu alanın ilk amacı; hasta sonuçlarını optimize etmek, hastalığın önlenmesi, taranması, tedavisi ve sağlık politikasını tamamen iyileştirmek için ilgili bulguları ve yetenekleri entegre etmektedir. Translasyonel tıp, artan yıllık yayın sayılarının ve dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda farklı uzman ve kurumların bakış açısından uyarlanan çoklu yorum, tanım ve kavramların gösterdiği gibi gelişmeye devam etmektedir. Buradaki temel olay; farklı kılavuzların, yardımcı araçların, tıbbi bilgilerin, çeşitli uzmanlıkların ve ürünlerin geliştirilmesi yoluyla, ana rolü küresel sağlık hizmetlerinde ilerlemeleri teşvik etmek ve hızlandırmak olan translasyonel tıbbın amacını ve misyonunu iyileştirmeyi amaçlamaktadır (1).
Translasyonel tıp kavramı ilk ortaya atıldığında, laboratuvar keşiflerinin hastaya fayda sağlayacak pratik ve klinik uygulamalara dönüştürülmesini belirtti. Bu yaklaşımdan dolayı translasyonel tıp alanında başta yüzeyel çalışmalar yer aldı. Önemli kısım ve çalışmalar ise gözardı edildi. Daha sonraları ise translasyonel tıp, tek amaçlı bu görevinden çıkıp birçok yön ile bağlantı kurmaya başladı. Sadece laboratuvar çalışmaları olarak değil, gelişen teknolojiler ile birlikte biyomedikal-klinik ve temel bilim insanlarından ve mühendislerden oluşan ve bu gruplara da bağlanan bir kavram ve çalışma alanı haline geldi. Bu durum, Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından, spesifik ve yararlı klinik sonuçlarla insan hastalıklarının incelenmesine yönelik yaklaşımların finansmanını vurgulamaya başlamasıyla yakından takip edildi. Zaman ilerledikçe Ulusal Sağlık Enstitüsü finansmanında birçok merkez ve kurumlar da bu alana dahil olmaya başladı.(2)
Gelinen sürece bakıldığında, akademide ve endüstride translasyonel tıbbın hedefinin birbirini tamamlamak olduğu görülmektedir. Ticari sektör tarafından uygulanan harcamaların ve sağlanan desteklerin çoğu, bilinen çalışmaların etkinliğini doğrulamayı amaçlayan klinik araştırmaları finanse ederken, akademideki araştırmacılar yeni ve yaratıcı çözümlerin belirlenmesine odaklanmaktadır. Böylelikle, kuruluşlar arasındaki boşluğu dolduran, çeşitli biyoteknoloji girişimleriyle ortaklığı teşvik eden bu yaklaşım, akademik alanda klinik gelişmelerin sağlandığı ve sonuçta endüstride yeni ürünlerin geliştirilmesine yol açan olumlu bir geri bildirim döngüsü oluşturabilmektedir.(3)
Kaynakça:
- Randall, C.J., Martin, T., et.al., Shahzad, A. (2015). “Translational Medicine definition by the European Society for Translational Medicine”, New Horizons in Translational Medicine, https://doi.org/10.1016/j.nhtm.2014.12.002
- Chan, J.Y.H., Chang, A.Y.W., Chan, S.H.H. (2005). “New insights on brain stem death: from bedside to bench”, Progress in neurobiology, 77(6):396-425. doi: 10.1016/j.pneurobio.2005.11.004.
- Lindahl, S., Marincola, M. https://www.britannica.com/science/translational-medicine/Opportunities-in-translational-medicine sitesinden 22/05/2021 tarihinde erişim sağlandı.